23 Ağustos 2012 Perşembe

Şeytan : Hür ve Sadık Bir Aşık...


İslam içrekçiliğinde, iblis'in Adem'in önünde secde etmemesinin sebebi olarak iblis'in kibri gösterilmez. Tam tersine o, Tanrısını, başka bir varlığa, onun tarafından yaratılmış bir varlığa secde etme saygısızlığını gösteremeyecek kadar çok sevmektedir. Yani bazı ravilerin söylediği gibi iblis, Tanrılık taslamamış tam tersine Tanrının tekliği ilkesine her ne pahasına olursa olsun sadık kalmıştır. Emre karşı gelmiştir ama Tevrat'ın sınayıcı meleğinin tam tersine, sınandığını düşünen bir melektir; itaatsizlik ederek sadece inancına olan bağlılığını ispatlamıştır. Böylece iblis, bir değişmezlik simgesi olarak belirir, bu anlamda insanın karşısında yer alır. Çünkü insan değişip bozulur. O sınavı geçmiştir ve işte Allah'ın iblis'in Kıyamete kadar yaşamasına izin vermesindeki anlam budur.  Ve Tanrının bir hizmetkarı olarak görevine devam etmektedir. O sadakatini göstermek için itaatsizlik etmiştir. Ne trajiktir ki, imanını imansızlıkla göstermek zorunda kalmıştır.

Bu tür bir yoruma temel oluşturan ilk fikir, ehlibeyt imamlarından Caferi Sadık'a (öl. 148/765) atfedilir. Bu fikir, Allah'ın kullarını sınayıcı davranışlarının varlığına dayandırılır.İblis'e, Adem'e secde etmesini emrettiği halde aslında secdenin yapılmasını irade etmemiştir. Eğer iblis'in secde etmesini gerçekten isteseydi, iblis'i secde ettirmeye gücü yeterdi. Aynı şekilde, Adem'in, malum ağaçtan yemesini yasaklamıştı; ama iradesi ağaçtan yenmesi yönünde idi. Eğer ağaçtan yenilmesini istemeseydi Adem yemeyecekti.

Caferi Sadık'a atfedilen bu sözleri daha da geliştirilmiş bir şekilde Hallac'ın düşüncelerinde buluyoruz. O bu noktadan hareketle iblis figürünü ters çevirmiş, ona itibarını iade etmiştir. ,Böylece Tanrı hizmetkarı Şeytan imgesi geri dönmüştür. Allah bir sınayıcı olarak, bazen tuzak da kurmakta ve gerçek inananların bu tuzaklara yakalanmamasını arzulamaktadır. Bu yüzden bir irade ve emir ayrımı ortaya çıkmaktadır. Hallac, ibilis konusundaki islam içrekçiliğininfarklı görüşünü, işte bu temel prensibe dayandırmıştır. Ona göre, Allah'ın emri ile gerçek gayesi her zaman örtüşmeyebilir. Yani bazen emri başka, iradesi başkadır. Bir şeyi istemediği halde onu emredebilir. İçrekçilere göre bu inceliği anlamak evrene derin bakmayı gerektirir. Hallac'tan etkilenen Abdülkerim el-Cili (ö. 1428) bu kavrayış inceliğini yine ince bir yorumla ifade eder. Ona göreiblis'in bu kavrayış duyarlığını gösteren incelik şu noktada düğümlenmektedir: Allah ona,niçin secde etmediğini sormamıştır; ona, engel olan şeyin mahiyetini sormuştur. iblis de emrin sırrına uygun bir cevapla: "Ben ondan hayırlıyım" demiştir. Yani Allah ve iblis diyalogu son derece derinden işleyen bir diyalogtur aslında. Konuşmanın yüzeyinde ne olup bitiyorsa derinliğinde tam tersi olmaktadır.

Hallac, iblis'e verilen Azazil ismini de şöyle yorumluyor: "Azazil kelimesindeki 'ayn' [ayn, Arapça 'u lvi' ve 'ali' kelimesinin ilk harfi] 'iblis'in gayesinin ululuğuna, 'za' ['ziyade' kelimesinin ilk harfi] Ihimmetindeki değerin fazlalığına, 'elif ['ülfet' kelimesinin ilk harfi] ülfetinin büyüklüğüne, ikinci 'za' [zühd] makamı için gösterdiği zühde, 'ya' [ben, beni, bana] kendi ululuk ve yüksekliğine sığınmasına, 'lam' ['mücadele' ve 'bela'] ıstırap ve imtihanındaki mücadelesine işarettir.

İblis'e yönelik bu düşünceler, tasavvuftaki şu düşünceyi çağrıştırıyor. Bedreddin Simavni, Varidarında şöyle dile getirmişti bunu: "Bir salik, küfür katına ulaşıp da o katı aşmadıkça tam Müslüman olamaz. Bu kat iki çeşit islam (Müslümanlık) arasında bir geçit olduğundan, orada duran salik zındık olur. Bu duruştan Tanrıya sığınırız. Ben de o kata ulaştım ve orada birçok zamanlar kaldımsa daçok şükür inayet-i ezeliyenin yardımıyla orayı geçerek selamet kıyısına çıktım"



Tasavvufa göre, kötülük, iyiliği tamamlayan bir şeydir imtihan ancak onunla mümkündür. Muhasibi ve Hallac derler ki, 'yaradılış (hilkat) inayetin eseridir. Eğer Allah insana tecrübe hürriyetini vermeseydi aksiyonun ne değeri kalırdı. Allah kendine hizmet edeni (Hadim) sevdiği zaman onu tecrübe eder.'

Tasavvuf doktrininde ıstırap, felaket, doğal itaat kanunundan daha geneldir. Istırap bizzat varlıktır; saadet ondan doğar.

Çünkü varlık fiildir ve fiil mihnettir. Ancak tahakkuk ettiği zaman saadet olur. işte bu tahakkuka mistikler ayn-ül-cem diyorlar. Allah, sevdiğine ıstırap çektirir hükmü mutasavvıfları paradokslara sevk etmiştir. Allah'tan en uzak olan, ona ulaşma şevkini en çok duyandır. Şu halde AlIah'ın sevgilisi iblis'tir.

HaIlacın görüşlerini daha başkaları da izledi ve ondan etkilendiler. Ferideddin Attar, Ilahiname isimli eserinde, iblis'i vefakar bir muhib, sadık bir aşık ve fedakar bir yiğit olarak tasvir eder. Onu, Hak'tan başkasına boyun eğmeme ve secde etmeme uğrunda ebedi azabı göze alan bir aşk kahramanı olarak tanıtır. Ihya'nın yazarı imam Gazali'nin oğlu Ahmed Gazali, Hallac'ın aşk ve 'iblis yorumlarından etkilenerek aynı düşünceyi sürdürdü. iblis'i sadık ve kararlı biraşık olarak tasvir etti. iblis, Ianetlenmeyi göze alarak, Allah'a secdeyi ikinci bir varlıkla paylaşmamış, Allah'a aşkını bir başka varlıkla bölüşmeyi kabullenmemiştir. Ona göre, "Tevhidi, iblis'ten öğrenmeyen kafirdir:' Dolayısıyla iblis velilerin en büyüklerindendir. Başka bir ifadeyle iblis kovulmadan önce nasıl Allah'ın dostuysa, itaatsizliği yüzünden kovulduktan sonra da yine öyle kalmıştır. Çünkü o AlIah'ln emrini doğru anlamış, emri, yerine getirmeyerek yerine getirmiştir. Bir günahkar haline gelerek günahsızlığını göstermiştir. Kısacası, Gazali'ye göre, iblis'in suçu aşkının bir eseridir. Bunun içindir ki iblis'i: "Ayrılığa düşmüşlerin, aşıkların yüz akı" diye anmıştır. Ahmed Gazali'nin "öğrencisi Aynulkudat, Muhammed'in nurunu güneşe benzetiyor, iblis'in ışığını ise güneşten sürekli ışık alan ayın aydınlığına benzetiyor Söylemeye bile gerekyok, bu iblis yorumları bir iblislik olarak yorumlanmış ve bu, düşünürlerin çoğunun katline neden olmuştur.

Muhammed ikbal de yine Hallac'tan hareketle Cavidname'de şunları söylüyor iblis hakkında: "Biz cahiliz ama o, varı ve yoğu bilir; bize o sırrı, onun küfrü açtı Aşık olmak onun ateşi sayesinde yanmak demektir; onun ateşi olmadan yanmak, yanmamak demektir. O, aşk ve hizmette daha eski;.olduğundan dem onun sırlarına mahrem olamamıştır. Kendisinden tevhidi 'öğrenmek için taklit gömleğini yırt!"

Ayrılık ehlinin üstadıdır iblis. O, aşkı daha heyecanlı, aklı daha kavrayışlı kılmıştır. Baştan başa yanlıştır o ve yalnızdır. Ama neyse de odur. Bu anlamda hem rint ve molla, hem hakim ve derviştir; amellerinde çok gayretli zahidier gibi davranır. Onun yaratılışı vuslat zevkini bilmez; onun zühdü, sonsuz cemali terk etmektir.Yanlışlıkta dosdoğrudur. Karanlığıyla ışıtan iblis, Hakk'ın varlığını inkar etmemiştir; gözü dışa değil içe açmış, sözü dışa değil içe etmiştir.

Adem'in yoldaşıdır; yol dışında yürüyen bir yoldaş,.dikenli bir yolda yalın ayak bir yolcudur. ,Allah'a yaklaşmak için Şeytandan uzaklaşmak gerekir ama yine de Tanrı kadar yakındır bize. telkinleri ile asıl niyeti bir mıknatısın iki ayrı kutbu gibidir. Telkini kendisine çeker sizi, niyeti -tanrıya doğru iter. Kendini terk edecek dostlar aramaktadır o. Yalnızlığı da buradadır. O öyle bir avcıdır ki, avını ölümsüzleştirmek için tuzağına yem olarak kendini koyar. Av yöntemi, her av için kendinden bir parçayı yem yapmayı gerektirir..

İslam içrekçiliğinin iblis'i kendini Tanrıya kurban etmiş bir melek, trajik bir kahraman, yalnız bir bilge, sadık bir aşıktır. Tanrı- Şeytan kutupsallığı varoluş için gerekli görülmektedir. Bu anlamda iblis, karşıt kutup olarak, özlem, özgürlük, ayrılık, isyan gibi niteliklerle belirmektedir.

Muhammed ikbal, Cavidname'sinde, iblis, Tanrının birliğine inanmakla kalmaz, aynı zamanda insanlara seçme özgürlüğünü öğretir. Onun itaatsizlik etmesi ve Adem'i baştan çıkarıp cennetten kovdurması, insana iyi ile kötü arasındaki farkı görme ve bunların arasından seçim yapabilme yeteneği kazandırmıştır. ikbal'in eserinde iblis hiçbir zaman Allah'ın düşmanı değil, insanın düşmanıdır. Ama bu insan kötücül bir insandır. Adem'in ilk günahı insanın seçme özgürlüğü içingerekliydi ve bu yüzden de Kuran'da bu ilk günah affedilmiştir. Ama insan günah işlemeye devam ediyor; dünyada yaşadığı sürece de edecek. Fakat ikbal bir çelişkiye düşer sonunda, iblis'in onu Müslüman etmekle öldürüleceğini söyleyerek yapar bunu. Ama o Müslümanlığını gayrimüslimliğine borçlu tek Müslüman değil midir. O değil midir küfürle övgüler yağdıran. Onu Kur'an'ın kılıcıyla öldürelim diyor ikbal. Bir Müslümanı katletmek olmaz mı bu? Sonra hiç adil değil. Çünkü o hiçbir zaman doğrudan katletmedi.İçimizdeki katilin ihbarcısıo; o katilin katli yine bizim elimizde. Bizi bize ispiyonlamıyor mu iblis.

İblis'i öldürmenin yolu İdris'i öldürmekten geçmiyor mu? Bu da onun varlığını kaçınılmaz kılmıyor mu? Şeytanı öldürmek demek başlangıçtaki, bilgisiz, özgür iradesiz insanlık durumuna dönmek demek değil mi? Şeytani telkin, içinden geçeceği kulak bulamadığı gün iblis de ölmüş oIacak. Şeytanı taşlarken ağlamıyorsa bir insan, müslim değildir. İşte budur Müslümanın trajedisi.

E.Kocabıyık

.